Rose, inşa etmek için yıllarını harcadığı huzurlu hayatının, bir sabah posta kutusuna gelen bir mektupla altüst olacağını asla hayal edemezdi. Eşi ve 12 yaşındaki kızıyla birlikte yaşadığı sıcacık banliyö evi, geride geçmişin soğuk gölgesini bırakarak soğumaya başladı. Mektupta tek bir cümle vardı: “Beni unutamazsın” ama Rose, kaçtığını düşündüğü şiddet içeren geçmişinin ailesine uzandığını fark etti. Sessiz bir panik içinde kocasını ve kızını korumanın bir yolunu aradı ama ne kadar koşarsa koşsun geçmişi her köşede bir gölge gibi beliriyordu. Rose geçmişinin tutsağı olmak yerine avcı olmaya karar verir.