Michael Coleman bir Western romanı yazarken aniden kendini yaratıcı bir duraklamanın içinde bulur. İki ana karakter beyaz bir sayfanın önünde ellerinde kalemle çaresizce dururken, kelimelerin sınırlarını aşıp gerçekle karşılaşıyorlar. Bu karakterler artık sadece kağıt üzerinde canlandırılmış kurgusal karakterler değil, Coleman’ın iç dünyasından ortaya çıkan gerçek varlıklardır. Ancak bu beklenmedik değişiklik yazarın hayatını tamamen değiştirir. Karakterler kontrolsüz bir şekilde hayatına müdahale ederek onu önceliklerini yeniden düşünmeye zorluyor. Kelimeler arasında kalan bir kaptan gibi Coleman da bu yaratıkların akışında kendini kaybediyor.